4 Aralık 2007 Salı

IAAS Türkiye - Uluslararası Tarım ve İlgili Bilimler Öğrenci Birliği


IAAS

International Association of Students in Agricultural and Related Sciences

...

IAAS Türkiye
Uluslararası Tarım ve İlgili Bilimler Öğrenci Birliği'nin Türkiye Şubesidir.



IAAS,
kar amacı gütmeyen, herhangi bir siyasi kimliği bulunmayan tamamen öğrenciler tarafından yönetilen tam bağımsız bir oluşumudur.


...

Misyonumuz:

Tarım ve Yaşam Bilimleri alanında eğitim gören tüm dünya öğrencilerinin bilgi, beceri, tecrübe ve fikirlerini paylaşabileceği bir ortam yaratarak ve kültürler arası anlayışın geliştirilmesine destek vermek.

...

IAAS Kimdir?

IAAS 1957 yılında Tunus’ta kurulmuş hiçbir dini, siyasi ve özel kişi ya da kuruluşa bağlı olmaksızın faaliyet gösteren özgür bir gençlik organizasyonudur. Bugün dünyanın 50’den fazla ülkesinde, bağlı bulundukları üniversiteleri temsil eden 80’den fazla yerel komite altında 150,000’den fazla üyesi bulunan bir öğrenci birliğidir.

IAAS üyelerini, dünya genelinde genel ziraat, bitkisel ve hayvansal üretim, su ürünleri, tarım ekonomisi, gıda teknolojisi, ormancılık, peyzaj mimarlığı, çevre bilimleri ve biyoteknoloji alanlarında eğitim görmekte olan lisans ve yüksek lisans öğrencileri oluşmaktadır.

IAAS Türkiye, 2007 yılının Temmuz ayında Almanya’da gerçekleşen IAAS Genel Kurulunda üyelik başvurusunun oybirliğiyle kabulünün ardından faaliyetlerine başlamıştır. IAAS Türkiye'nin Merkezi Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi içerisinde bulunmaktadır. Halen devam etmekte olan resmi kurluş faaliyetlerinin tamamlnamasının ardından yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerininin sayısını arttırarak ülke genelindeki tarım ve ilgili bilimler öğrencilerini bir araya getirecektir.

Arşiv taramaları sırasında, ülkemizin ilk kez 1956 yılında Paris'te gerçekleştirilen toplantıya katılmış olduğu ancak daha sonrasında her hangi bir çalışmaya katılmadığı belirlenmiştir. Aradan geçen 49 yıllık dinlenmeden sonra Polonya'da gerçekleştirilen EDM (bknz. etkinlikler)'e katılım sağlamış ve 2007 yılı için çok önemli bir etkinliğin baş aktörü olarak kaldığı yerden birliğe hızlı bir geri dönüş yapmıştır.

...

Amacımız:

Tarım ve yaşam bilimleri öğrencileri arasındaki bilimsel ve kültürel ilgi ve anlayışı geliştirmek.

Bu amacı yerine getirmek için;

  • Tarım ve yaşam bilimlerinde eğitim ve öğretimin her alanında fikir alışverişini teşvik etmeye,
  • Tüm dünyada, tarım ve yaşam bilimleri alanında eğitim gören öğrenciler arasında karşılıklı hoşgörü ve iş birliğini geliştirmeye,
  • Öğrencilerin, pratik ve teorik bilgilerini evrensel görüşler doğrultusunda geliştirerek gelecekteki profesyonel hayatın zorluklarına hazırlamaya,
  • Tarım ve yaşam bilimleri öğrencilerinin yerel ve ulusal düzeyde organizasyonlar oluşturmasını ve bunları geliştirilmesini desteklemeye,
  • Tarım ve yaşam bilimlerindeki öğrencilerin desteklenmesi için uluslararası toplantılar, seminerler ve yurtdışı eğitim programları geliştirmek,
  • Dünya genelinde sürdürülebilir tarım, ekonomik kalkınma ve gıda üretimi arttırmaya,
  • Herkesin erişebileceği yüksek kaliteli bir yüksek eğitim sistemi geliştirmeye çalışılmaktadır.
...

Etkinliklerimiz:

Genel Kurul Toplantıları (GA): IAAS yönetim kadrosunun bir araya geldiği toplantısıdır.

Bölge Başkanları Toplantısı (EDM) ve Alt Bölge Toplantıları: Aynı bölgede faaliyet göstermekte olan IAAS üyelerinin birbirleriyle etkileşime geçmek, yürütmekte oldukları faaliyetleri paylaşmak ve çeşitli seminerlere katılmak amacıyla yılda bir kez bir araya geldikleri toplantılardır.


Seminerler ve Konferanslar:
Yerel veya ulusal komiteler tarafından belli konularda bilgi paylaşımını desteklemek amacıyla düzenlenirler. Ayrıca her yıl düzenli olarak farklı ülkelerin ev sahipliğinde değişik konular üzerine gerçekleştirilen “IAAS Dünya Kongresi” (WoCo) yapılmaktadır.

Köy Konsept Projeleri: Öğrenciler tarafından geliştirilen ve yürütülen küçük ölçekli kalkınma projeleri.

Değişim programları:
Tarım ve yaşam bilimleri öğrencilerinin mesleki pratik bilgi ve becerileri geliştirmeleri amacıyla oluşturulmuş eğitim gördükleri ülkeler dışında, başka bir ülkede faaliyet gösteren çiftlik, organizasyon veya bir şirkette staj yapmasına olanak veren öğrenci değişim programlarıdır.

Bu etkinlikler haricinde kültür, sanat vb alanlarda çeşitli alanlarda da birçok ulusal ve uluslararası organizasyon da düzenlenmektedir.


IAAS Türkiye, ilk etkinliğini 14-19 Mayıs 2007 tarihinde, fakültemizin en eski ve etkin gruplarından birisi olan ZiFTT (Ziraat Fakültesi Tiyatro Topluluğu) ile birlikte düzenledikleri 1. Uluslararası IAAS Sanat Festivali ve ZiFTT Üniversite Tiyatroları Buluşması” ile gerçekleştirmiştir.

...

IAAS Türkiye Kurucu ve I dönem Yönetim Kurulu:

Ulusal Koordinatör :Orçun GÜRKAN
Değişim Programları Koor. :Selcan ALPTEKİN
Finansman Koordinatörü :Demet KÖROĞLU
Etkinlik Koordinatörü :Malik KAMBUR
İşbirliği ve Sponsorluk Koor. :Yasin SEZER
Medya ve Halkla İlişkiler Koor:Bahadır GENÇ

Finansal Denetleme Kurulu :
Onur ITIR

Murat KUTAY

Yönetim Kurulu Üyeleri :
Gözde ÇAKMAK

Semih MICIK

Pınar ÇEP

...
Düzenleyen: Orçun Gürkan
internet: www.iaasworld.org
www.iaasturkiye.blogspot.com
E-posta: iaasturkiye@gmail.com

1 Aralık 2007 Cumartesi

IAAS Activity (PCM Training)


Proje Döngüsü Yönetimi (PCM) Eğitmi

AnkaraTürkiye

16 – 17 Kasım 2007


...

“A carelessly planned project takes three times longer to complete than expected; a carefully planned project takes only twice as long”

Lubarsky's Law of Cybernetic Entomology

...


16 - 17 Kasım 2007 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bİtki Koruma Bölümü Seminer Salonunda 12 üyemizin katılımıyla AB Proje Döngüsü Yönetimi Eğitimini gerçekleştirdik.

Eğitimin İçeriği:

2 gün süren eğitim boyunca katılımcılar ulusal ve uluslararası programlar altında istekli ve yetenekli gençlerin, kullanımlarına açılan fonlardan daha fazla faydalanabilmeleri ve isteklerini gerçekleştirirken daha nitelikli ve daha kaliteli projeler geliştirebilmeleri için ihtiyaç duyacakları araç ve bilgileri öğrenirken, bol bol uygulama fırsatı yakaladılar.

Konu akışı :

  1. Proje Nedir?
  2. Proje Döngüsü Yönetimi (PCM) Nedir?
  3. Proje Tanımlama, Planlama ve Tasarım Araçları
    • Durum Analizi
    • Kapasite Analizi
    • SWOT Analizi
    • PEST Analizi
    • Paydaş Analizi
    • Sorun Analizi
    • Hedef Analizi
    • Strateji Analizi
    • .
  4. Mantıksal Çerçeve Matriksi
    • Dikey Mantık (Müdahele Mantığı, Varsayımlar)
    • Yatay Mantık (Doğrulanabilir Göstergeler, Tarafsız Doğrulama Kaynakları)
    • Faaliyet Planlama (GANNT Tablosu)
    • Maaliyet Planlaması (Kontrol Listesi)
...

Eğitmen: Orçun GÜRKAN (IAAS Ulusal Koordinatörü) (AB Uzman Yrd.)

Katılımcılar:
  1. Selcan ALPTEKİN (Değişim Programları Koor.)
  2. Yasin SEZER (İşbirliği ve Sponsorluk Koor.)
  3. Bahadır BİÇER (Medya ve Halkla İlişkiler Koor.)
  4. Pınar ÇEP (Yönetim Kurulu Üyesi)
  5. Onur ITIR (Denetim Kurlu Üyesi)
  6. Gözde ÇAKMAK (Yönetim Kurulu Üyesi)
  7. Murat KUTAY (Denetim Kurlu Üyesi)
  8. Duygu SOLAKOĞLU
  9. Arzu ÇELİK
  10. Ahmet ÖZKAN
  11. Eymen TOPRAK
  12. İsmail KALKAL
...

Fotoğraflar

Düzenleyen: Orçun Gürkan

13 Eylül 2007 Perşembe

Leadership Workshop

23rd International Leadership Workshop For Rural Youth

Herrsching, MunichGermany

11 – 26 July 2007


Introduction:
The 23rd Leadership Workshop was implemented in Herrsching by the participation of over 73 participants from 37 different countries. Türkiye has represented for very first time in this workshop.

...

Objective and Key Issues of the Workshop:

The objective of Workshop was to qualifying leaders from all around the
world, on a regional and national level, for a responsible and sustainable rural development and thus at improving the quality of life of young people in rural areas.

Workshop was focused on improving the skills of young participants on developing strategies to initiate and stabilize rural youth-work. The main purpose of the information transfer was to help participants on dealing with particular problems concerning rural youth, to show methods helping to activate young people and to encourage their willingness to assume personal responsibility, to improve successful project management abilities.

...

The Organization, Secretariat, Management and Venue:

The Workshop was organized by the Federal Ministry of Consumer Protection, Food and Agriculture and Federal Office of Agriculture and Food was responsible for its implementation under the patronage of the United Nations Food and Agriculture Organization (FAO).

The secretariat of the workshop carried out by the official staff of the Federal Office of Agriculture and Food. Ms Beate Scheer, Ms Monika Meng and Mr. Christian Walther were very good on answering all questions and making everything easy for all participants. Their organizational success on, maybe the hardest point of hall workshop, arranging the arrivals, departures, documentary and budgeting, etc. was found adm

irable by all of the participants. On the other hand, one of the most important role to assist the secretariat ton mobilizing them was played by Mr Bünyamin Karaca. He was also liked by all participants because of his benevolent and kind behaviors during workshop.

The workshop was managed by Dr. Wulf Treiber (Director) and Mr. Gunther Strobl (Training Expert) from Education and Training Centre of the Bavarian Farmers Union (HDBL-Herrsching) in very democratically and participatory behavior. Their management model was also very important notice on many participants, which proved us there is no need of unnecessary bureaucracy for a good leading.

During the consistent program of workshop and their daily work, traniees Ms. Sandra Ostermair, Ms. Laura Pittroff and Ms. Stefanie Sachs was impressed everybody because not only they remembered every bodies birthday but also with their unforgettable surprise birthday cakes. Which shows all of us, that small moments can affect every bodies behavior and breaks the ices between persons.

The Workshop was taken place in the HDBL-Herrsching. The venue was perfect. The building (Image 1) was designed to response any kind of activity. Main conference and plenary hall, seminar rooms, hostel, restaurants, bar, swimming pool, fitness saloon, computer room, offices are just some of the facilities placed in this very good designed breathing building. Numerous space opportunities enable to carry on different events at the same time. Anyway during the workshop, many framers and spouses had chance to participate different events which were organized by Bavarian Farmers Union. By these ways we also had a chance to notice the importance of a farmers union and its unity events for establishing good relations within rural society.

...

Instructors Team:

Workshop was consisting of many small and large group activities where the aimed information was given. Of course, training of energetic and desired group of young people was not so easy, it needs professionals.

After first plenary, these wonderful people, grouped us related to our preferred language and our amazing three week has started. They were playing the key role in whole workshop because they were the one who carry the workshop to achieve its objectives. Their close and attractive communication with participants fasten the learning, developing and sharing process easier, which also resulted by fast learning. Also their ability to talk both three official languages of the workshop impressing which also helped many participants to get fast and satisfying answers for their questions. One other point needs to be pointed, is their strong expertise on the subjects they were transferring and easy communication creation with different multicultural behaviors. Names of our facilitators are; Ms Anelia Coetzee (South Africa), Mr. Jonathan Cook (UK), Mr. Jean Markidès (France), Mr. Werner Michl, Ms. Birgiit Reisenweber and Ms. Gabriele Rösing (Germany).

...

Workshop Program:

The workshop program has begun with an official opening ceremony. Where all the participants and all organization group members had a chance to introduce their selves. Following ceremony, everybody placed in a language group, where we spent most of our times together. Language group activities were the places that all the important knowledge transferred to young participants. The training methodology of the workshop was not centralized on lecture giving over presentations, it was mainly focused on the participatory training, included deep discussions on related topics and playing informative games. Everything was participant oriented this was very special on workshop, probably this was why this workshop has been so effective on participants Subject of the first part was “Qualification of Leaders to Implement Rural Development Measures” and the topics were; leadership skills, team development and management, teamwork skills, problem solving and creativity, communication models, presentation techniques, conflict management and cooperation.

Second week’s motto was “Improving the Rural Youth’s Living and Working Conditions”. Small group activities were the main methodology for the second part of workshop. After analyzing the problems in rural areas all the participants has been asked form 3 - 4 people group to develop a project on a determined rural area problem. Prepared project ideas has been introduced to all participants with short drama, and followed by detailed introduction in market area (where all project ideas placed on charts as a poster).

Third and the last week’s motto was “Personal Responsibility in Rural Development”. The idea behind the 3rd part was developing concrete personal/individual action plans. Personal action plans were discussed in language groups. One of the personal plans was determined to be presented to all participants.

The workshop was also involves some events other than above mentioned group works. One of these was Country Exhibitions. Every country has designed an exhibition table, where the participants had chances to discover the beauties of different countries from pictures, posters. Also it was possible to enjoy some handicrafts of rural youth.

Another opportunity for the participants to learn others cultures and their youth work in their home countries, during country presentation sections. Mentioned sections were carried in afternoon following the dinner. Interested participants were attending these sections. It was very good opportunity to learn more details about others culture.

The other interesting and powerful event was the excursions. Near every third day, there was an interesting outdoor activity like hiking to Alps, dinner in “Andhecs Brewery - Monastery”, sportive activities, etc. These kinds of activities were very good to get in closer sharing the funny moments of the workshop. By this way participants had a chance to develop new friendships and professional networks.

Participants also had opportunities to have a deep look to German Agriculture. As a large group activity an organic farm, a village benefitted from a rural development project, a kid village where protection needed kids has placed was visited. Also participants were placed in small (3 people) groups and placed in host Bavarian Farmer families. Spending a day with their family was a big chance to learn their daily life and culture.

Furthermore all the participants enjoyed the welcome B&Q and artistic international evening.

...

Closing Ceremony

And the workshop completed with a closing ceremony where Dr. Wulf Treiber (Head of Workshop), Federal Minister for Food, Agriculture and Consumer Protection Mr. Horst Seehofer , President of the German Farmers Association Mr. Gerd Sonnleitner, Vice-President of German Rural Youth Federation Mr. Johannes Scharl, President of Federal Office for Food and Agriculture Dr. Robert Kloos and Deputy Head of Workshop Mr. Gunther Strobl made their speeches and evaluate the workshop. Also on behalf of participant three of us (includes me) give our speeches as a general overview of the three weeks. Making a closing speech on behalf of all participants and my country was an honor for me and very important for my country to take stage in a unique leadership workshop where we have been represented for a very first time.

After closing ceremony the goodbye buffet and following Jazz Concert was last and one of the unforgettable event of the amazing 3 weeks in Herrching.

...

Düzenleyen: O.GÜRKAN

Türkiye II. Bitki Koruma Kongresi

Türkiye II. Bitki Koruma Kongresi 27-29 Ağustos 2007 tahileri arasında Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından gerçekleştirildi. Tabii bizde GÜRKAN's LAB. çalışanları olarak tam kadro oradaydık. Kongrede zaten tam bir Ankara Üniveristesi Ziraat Fakültesi çıkartması yapılmış gibiydi. Toplam 4 farklı seksiyon (fitopatoloji, entomoloji, biyolojik mücadele, herboloji) altında sözlü bildiriler yapıldı. Ayrıca poster sunumlarına da yer verilmişti.




Entomoloji seksiyonun öğleden sonraki iki oturumu neredeyse tammen GÜRKAN's LAB. sunumlarına ayrılmış gibiydi... Kongre boyunca toplam 6 sözlü sunum ve 2 poster ile sunuşu yaptık.

180'in üzerinde poster sunumun yer aldığı çalışmalara 3 günlük kongre içerisnden yalnızca 1 saat zaman ayrılmış olmasına ve katılımcıların öğlen yemeği ile aynı zaman aralığında belirlenen bu 30 + 30 dakikalık süreyi kahve ve çay içerek geçirmeyi tercih etmesine rağmen, GÜRKAN's LAB. tarfından hazırlanan posterler belkine en fazla ilgiyi gören çalışmlar oldu. Tabii bunun sebebi sadece çalışma konularının ilginç olması değil poster tasarımlarının alışılmış bilimsel kalıpların dışında olmasıydı.

<<<
Üsteki çalışma Orçun Gürkan ve Şerife Bayram tarafından yapılan "Tetronik Asit Türevi Akarisitlerin Tetranychus urticae Koch. (Acar.: Tetranychidae) 'ye Etkileri" konulu poster...


>>> Alt taraftaki poster ise Selcan Alptekin, Tuğba Erdoğan ve M. Oktay Gürkan tarafından yapılan "Pamuk Yaprak Kurdu (Spodoptera littoralis Boisd.) (Lep.: Noctuiade)'unda Değişik Larva Dönemlerinde Detoksifikasyon Enzimleri" konulu çalışma için hazırlanmış poster...


Postelerimizin önünden geçen herkez kendini mutlaka önünde durup bakmak zorunda hissediyordu. Hatta bazıları gruplar halinde önlerinde konşup gülüşüp ilginç değerlendirmelerde bulunuyordu. Bende tabii onlara sırtım dönük başkalarının çalışmlarını inceliyormuş gibi onları dinleyerek geçiriyordum vaktimi. Posterlerimiz hakkında yapılan değerlendirmelerden bir kaçı şöyle;

A: aa nekadar ilginç bu çocuk kim acaba?
B: Herhalde çalışmayı yapan çocuk.
A: Ee arkasındaki kadın kim?
B: oda herhalde arkadaşı veya hocası olmalı...
Yok canım olurmu hiç onlar özel olarak bu poster çekimlerinde kullanılmış mankenler (!)

A: aaaa! Şerifeye Bak. Öbürü de Orçun.
B: Hihihihi...
A: (Fısıldayarak ve yuvarlayarak) Reklamları izlediniz (!)
B: Hihihihi...
Buna verecek cevap bulamadım...


A: Yaw hani posterin bir kenarında resim filan koyunca iyi oluyor kim hazırlamış bilebiliyorsun.
B: Evet doğru ama ...
A: Ama bunlar biraz abartmış!
No comment...

A: Oktay abilerin bu poster değişik olmuş (?)
B: Evet ama bu parçalı yapı okumayı kolaylaştırmış mı ne?
A: Hı evet ya aslında fena olmamış.
B: Evet DEĞİŞİK olmuş
Thank youuu....

...

Kongre Geceleri

Gün boyu verilen seminerleri dinleyip, haşatımız çıktıktan sonra SDÜ Konuk Evi'nin bahçesinde canlı müzik sınırsız içki ve içki sonrası oyun havaları eşliğinde 3 gece geçirdik.

Her akşam kongre çıkışı koştur koştur konuk evine gelip GÜRKAN'S LAB. ve kjonukları masaı oluşturup. eğlencenin başlamasını bekliyorduk. Tabii yine GÜRKAN's LAB. personeli sahnelerin bir numarası geceleri dansları ile başlatıp, danslarıyla kaptıyorlar.

...


Fotoğraflar




14 Haziran 2007 Perşembe

Avrupa’da Üretilmiş Sekiz Pestisit Risk Göstergesinin Karşılaştırılması Ve Değerlendirilmesi ile Gelecekteki Kullanımlarına Yönelik Öneriler

J. Reus, P. Leendertse, C. Bockstaller, I. Formsgaard, V. Gutsche, K. Lewis, C. Nilsson, L. Pussemier, M. Trevisan, H. Van der Werf, F. Alfarroba, F. Alfarroba, S. Blümel, J. Isart, D. McGarth, T. Sepälä


ÖZET

Avrupa’da kullanılan pestisit risk göstergelerine dair bilgilere, onların kullanımlarını düzenleyerek pestisitlerin çevreye oklan etkilerini düşürmek amacıyla ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışma Avrupa’da şu an mevcut sekiz farklı pestisit risk göstergesini karşılaştırmak ve değerlendirmek amacıyla ve bu göstergelerin gelecekteki kullanımlarına ve uyumlaştırılmasına yönelik öneriler sunmak için yapılmıştır. Bu çalışmanın kaynağını CAPER (Pestisit risk göstergelerine dair ortak hareket) projesinin sonuçları oluşturmaktadır. İlk önce göstergeler ve onların metodolojisi karakterize edilmiştir. Tüm bu sekiz göstergenin göz önüne aldığı bölüm, ekiler ve çevresel etki değerlerini hesaplamada kullandığı metot farklılık göstermektedir. Bunların ardından belirlenmiş 15 pestisitin çevresel etki analizleri bu sekiz farlı risk göstergesi kullanılarak test edilmiş ve ortaya çıkan sonuçları karşılaştırılmıştır. Çevreyi bir bütün olarak ele aldığımız zaman bu sekiz farklı göstergenin değerleri farklı farklı oluşmuştur. Bu sonucun esas nedeni göz önüne alınan çevresel bölümlerin geniş çeşitliğidir. Buna rağmen ayrı ayrı bölümler olan yüzey suları, taban suyu ve toprak göstergeleri tüm 15 pestisit içinde aynı değerde olmuştur. Aktif maddenin kilogramına dair göstergeler çoğu risk göstergelerinin değerleri ile ilintilendirilmemektedir. Göstergeler pestisitlerin çevresel etkilerini düşürmede kullanışlı bir araç olarak görülmektedir. Çiftçi tercihli bir araç olarak göstergelerin bilimsel bir çerçevede geliştirilmesi yolunda uyumlaştırmaya ihtiyaç duyulmakta ve pestisit risk göstergelerinin Avrupa’da kullanımını artırmak gerekmektedir.

----------
Çeviri:
Orçun GÜRKAN


9 Haziran 2007 Cumartesi

Gelismekte Olan Ülkelerde IPM: Bir idealin Tehlikesi

S.MORSE & W. BUHLER

IPM ’in Benimsenmesi

IPM’in ortaya çıkışı hakkında ki genel görüş, sınırsızca kullanılan pestisitlerin ortaya çıkarttığı kriz sonrasında ortaya çıktığıdır. Krizi ilk yaşan çiftçiler olmuştur ancak onları takiben tüm insanları etkilemeye başlamış ve sorun karşısında acil bir çözüme gerek duyulmuştur.

Tabii şunu da önemli bir not olarak söylemeliyiz ki; IPM in ilk reklâmından etkilenen ne çiftçiler ne de politikacılar olmuştur; ilginçtir ki ilk bilim adamlarına sunulmuş ve inanılamayacak derecede etkili olmuştur.

İlk ortaya konulduğundan sonra 60’lı yıllarda entegre mücadele bitki koruma modelleri içinde en baskın-güçlü model olmuş ve halen bir devlet politikası olarak birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede kullanılmaktadır. Her ne kadar IPM gelişmiş ülkelerin yüksek girdili tarımsal sistemi kaynaklıda olsa, gelişmekte olan ülkeler için en uygun bitki koruma sistemi olarak zorla empoze edilmekteydi ki hatta tarihsel geçmişine baktığımızda öyle pekte yüksek denemeyecek bir pestisit kullanımına sahip olmasına rağmen.

Evet, bu konuda gelişmekte olan ülkelerde özellikle pamuk ihracatçısı olanlarının kimi tarım ekosistemleri için yoğun bir pestisit kullanımı düzeninin varlığından söz etmek doğru olsa bile diğer birçok tropiklerdeki tarımsal sistemlerin gelişmiş ülkelerde ki farklılıkları göz önüne alınınca pestisit kalıntısı miktarının minimal düzeyde olduğu görülmektedir. IPM en başından beri bu ülkelerde güçlü bir şekilde pazarlanmış ve kimi durumlarda yardımlarla desteklenmiştir. Bütün bunların ardındaki sebep ise en başta pestisit kullanım sistemini kırmaktır, fakat o kadar ilginçtir ki değinmeden geçemeyeceğiz kimi çiftçiler benzeri tarımsal problemlerle karşılaşmamış hatta ismini bile bilmemesine rağmen IPM adı altında öngörülen tedavileri seve seve kabul etmektedir.

Büyük olasılıkla IPM ’in genelde en çok kabul görme sebebi , “pestisit yönetimi” adı altında pestisit kullanımı azaltmak merkezli görüşlerdir.

IPM’in esasını pestisit uygulamaları için zarar-zararlı eşiklerinin belirlenmesi, çiftçilerin bu eşikleri kullanmasını sağlama ve yayım hizmetleri ile eşik bilgilerinin geniş bir kesime yayılması sağlamak oluşturmaktadır.

Tabii bu görüş IPM in gerçek idealinden uzak olmakla nitelendirilse de onu ortaya atanlar yinede bu ideale sahte bir bağlılık göstermektedirler.

Barfield ve O’Neil bu sözde IPM programlarının arazide son bulan belli sınırları olduğunu ve eşiklerin esnek olmaktan daha çok statik bir yapı sergilediğini ayrıca zararlı izlemenin çok az mevcut olduğunu ortaya koymaktadır.

Barfield ve Swisher, IPM ‘in farklı fikre sahip bir grubunun paydaşları olarak kendilerinin tanımıyla “Düşünce Okulları” başlığı altında 2 alt başlıkta incelemektedir IPM ’i:

1. Taktiksel IPM
2.
Stratejik IPM

Taktiksel IPM aslında pestisit esaslı bir yaklaşımdır. Retorikte tüm IPM zararlı-doğal düşman popülasyon dinamikleri, geniş ekosistem bilgisi ve bunların interreaksiyonları gibi ideallerini içerse de, ancak pratikte izlenen yolsa kabaca oluşturulmuş eşiklere göre uygulanan “pestisit yönetimi” olarak göz önüne serilmekte. Tabii ayrıca içerisinde zararlıların doğal düşmanlarını korumak en azından ölüm oranlarını azaltmak amaçlı basit önlemleri de içermektedir. Örneğin; seçici insektisitleri kullanmak veya arazi üzerinde ilaçlanmamış parseller bırakarak doğal düşmanların bu bölgelerde yerleşmesine olanak sağlamak gibi önlemler alınabilir.

Stratejik IPM ise IPM’in (Brader’in 1988 yılında ortaya koyduğu) o gerçek ruhunu daha çok koruyarak derin ve detaylı bir tarımsal ekoloji ve onun bileşenlerinin interreaksiyonları hakkında bilgi birikimine dayalı olarak uygulama yapanları nitelemektedir. Eğer bütün bu bilgiler sağlıklı bir şekilde özümlenirse ancak o zaman tamamlayıcı teknolojilerin uygulanmasının doğru olacağı belirtilmektedir.

Barfield ve Swisher önceki makalelerinden birinde bu stratejik IPM cilerin sayıca çok az olduğunu ve bunlara daha çok 1970’lerde rastlanıldığı belirtmektedirler.

Şöyle de toplanabilir bu anlatılanlar, stratejik IPM hep hayali kurulan hep arzulana şeklidir IPM’in, taktiksel IPM ise stratejik IPM’in detaylı yapısı nedeniyle hep uygulanan şekli olmuştur.

Tabii stratejik IPM ’de ki pestisit kullanımı konusu tartışmaya açık olmakla beraber önceden değinildiği gibi taktiksel IPM’in oldukça basit ve hiç de esnek olamayan eşiklerine karşın Stratejik IPM’in geniş bir ekoloji bilgisi dâhilinde kullanılacak bir uygulama olduğu göz önüne alınmalıdır.

Burada ki tartışma taktiksel yaklaşımın stratejik IPM sistemi içerisinde ki bir kilometre taşı olduğudur. Diğer bir ifade ile üstünlük nihai amaçta değil, oraya nasıl ulaşılacağı yönündedir. Stratejik sistemde geniş bir ekoloji bilgisi üzerine yoğunlaşılmışken, taktiksel sistem ise aynı amaçları benimserken bunu pestisit merkezli olarak görüp “hiç yoktan iyidir” mantık çerçevesinden görmektedir.

Diğer yandan, IPM’i nasıl ele alırsak alalım IPM’in çiftçiler tarafından geniş bir oranda benimsenmediği görülmüş ve bu da konu üzerinde birçok analiz yapılmasına sebep olmuştur. Kimileri gerçek IPM’in doğası gereği, hedefin kendisinin değişmekte olması nedeniyle çok etkili olamadığı konusunda tartışmıştır. Eğer Stratejik-Taktiksel IPM ordinat modelini düşünürsek; stratejik son, tarımsal ekosistemin gelişimine bağlı olarak sürekli olarak hareket etmektedir. Aynı anda taktiksel son ise daha basit istikrarlı bir yapı göstermektedir çünkü belirli bir amacı vardır. IPM yalnızca retorik bir felsefe olmaktan çok pratik olarak uygulanabilir de olmalıdır. Stratejik sonun sürekli hareketli sonu olduğu belki doğrudur ancak ulaşılmak istenen arzular bir sonuç olarak hiçte azımsanamaz.

Bütün bunlara rağmen IPM’in yaygınlaşmamış olması onun içerdiği kimi metotların da başarısız olduğunu göstermez. Bugün sayısız başarılı biyolojik kontrol uygulamalarını ve dayanıklı bitki çeşidi yetiştiriciliği uygulamalarını görmek mümkündür.

Bu gibi örneklerle karşılaştığımızda IPM’in benimsenmesinin az olmasının ardındaki sorunların ne olduğu sorusu kafamızı kurcalamaya başlıyor.

Gelişmekte olan ülkelerde bu yetersiz benimsemenin sebepleri sayısız, çok çeşitli ve kompleks olmakla beraber en yaygın açıklamayla “Pestisit Endüstrisine” yüklenilmekte ve onların hükümetler ve onlara bağlı kurumlar üzerindeki etkileri olarak nitelendirilmektedir. Hatta bu iş “Pestisit Lobisi” olarak adlandırılmıştır.

Bunlardan başka asıl problem yayım ve araştırma aşamasında göze çarpmaktadır. Bilim adamlarının, çalışma koşulları nedeniyle dar bakış açısına sahip olmaları -ki bunun sebebi yayın çıkartmak yönündeki baskılardır- ve aynı düzlemde, IPM bilim adamlarından ve sosyo-ekonomistlerden kurulu geniş bir takım halinde kişisel ve mesleki birikimlerini bir araya getirerek, genelde kabul görmüşlüğü çok az olan, inter-disipliner ve multi-disipliner bir şekilde çalışamamalarıdır. Tüm bunlara ek olarak IPM projelerini organize edecek, planlayacak, yönetecek, koordinasyonu sağlayacak yönetici veya yöneticilere ihtiyaç duyulmaktadır, fakat bilim adamlarının eğitimi genelde yönetim-yöneticilik derslerini kapsamamaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerde çiftçilerin genellikle uzlaşılamaz ve yeni fikirlerin kabul etmekte isteksiz oldukları da söylenmektedir. Tabii gerçektende çiftçilerin tutucu ve uzlaşılamaz olup olmadıkları yenilikleri kabullenmek isteyip istemedikleri ayrıca tartışılabilir.

IPM’in karmaşık içsel yapısı kimi zamanlar benimsenmesini sınırlandıran bir faktör olarak ortaya konulmaktadır.

Tüm bu anlatılanlara bakarak, IPM’in, en azından, benimsenmesini ve yaygınlaşmasını engelleyici birtakım dezavantajları olduğu söylenebilir.

Esas kilit nokta çiftçi problemlerine dair altyapı eksikliğinin olduğudur.

Başarılı bir IPM için gerekli koşullar

Bugün önümüzde IPM’in -en azından taktiksel IPM’in- pestisit kullanımını pratik ve faydalı bir biçimde düşürdüğü örnekler mevcuttur. Tabii söz konusu örneklerin pamuk sulanan çeltik gibi belli başlı ürünler üzerinde yoğunlaştığını görmekteyiz.

Tablo–1 Amerika’nın 12 temel ürünü için kullanılan böcek ilacı ve IPM uygulanma oranlarını göstermektedir.

Tablo–2 ise 1973 yılından beri “pest management” yani “zararlı yönetimi” terimi ile birlikte ürün adının da başlıkta yer aldığı yayınların dağılımına ait bir tablodur.

Görüldüğü üzere tüm yayınların %80’nini sadece 16 ürün oluşturmakta ve bunlarından hemen hemen 1/3’ini pamuk ve çeltik oluşturmaktadır.

Peki, neden bu belli birkaç ürün ve ekosistem IPM’in en çok benimsendiği ürün ve tarımsal ekosistemleri oluşturmakta?

  1. Öncelikle IPM çoğunlukla turunçgil, elma, pamuk, tütün, süs bitkileri, zeytin gibi Pazar fiyatı görece daha yüksek olan ürünler üzerine uygulanmakta. Tahıllar üzerinde -tabii sulu çeltik yetiştiriciliği ve bir kısım mısır yetiştiriciliği hariç- neredeyse yok denilecek kadar az uygulama yapılanmaktadır. Ürünün yüksek Pazar değerine sahip olması ek maliyetleri ve çok önemli zamanı ve tecrübeyi absorbe edebiliyor olmasına yardımcı olmaktadır.
  2. İkinci olarak IPM’in uygulanmakta olduğu tarımsal ekosistemler diğerlerine oranla daha basit, daha az karmaşık yapıya sahiptirler. Genelde büyük alanlarda tek başına yetiştirilen ürünlerdir. Her zaman aynı ürün aynı alan üzerinde yetiştirilmektedir. Tabii bu da zararlı yönünden daha küçük bir çeşitlilik demektir.
    Tabii şu da hoş bir ironidir, bu turunçgil elma gibi meyve bahçeleri pamuk ve çeltik gibi geniş alanlarda tek başına yetiştirilen ürünler -ki bunlar IPM’in nimetlerinden en rahat faydalanabilecek ürünlerken, tek düzen pestisit kullanımından doğan problemlerle en çok başı dertte olanlardır.
  3. Üçüncü ise Bu eldeki örneklerin birçoğu gelişmiş ülkelerde ki uygulamalardır. Özellikle ABD ve CANADA. Şu da açık ki uygulamaların ardındaki güçlü ve sistemli yayım ve araştırma altyapısı burada en önemli rolü oynamaktadır.
  4. Diğer bir önemli neden ise bu ülkelerde ki düzenli ve istikrarlı market yapısıdır.

Bu belli başlı nedenlerin bir arada bulunmasını sağlamak IPM’in benimsenmesi için her ne kadar önemli olsa da, kimi zaman ilk bakışta IPM’in kabul edilebilirliğinin çok uygun olduğu düşünülen tarımsal ekosistemlerde bile sınırlı bir uygulama olan taktiksel IPM’in kabul görmüşlüğü hemen hemen yok denecek kadar az olmasının sebepleri nelerdir?

İlginç bir örnek de Birleşik Kırallık (UK)’ta tarım ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan böcek zarar eşiklerine ilişkindir. Buradaki örneklerin çoğunda IPM için ideal koşullarda mevcuttur.

  1. UK güçlü bir tarım alt yapısına sahiptir.
  2. UK iyi bir yayım ağına sahiptir. (Özel ürün danışmaları, hükümet tabanlı hizmetler, radyo televizyon bilgisayar sistemleri)
  3. İngiliz çiftçileri çok geniş mücadele teknolojilerine erişebilme yetisine ve imkânına sahiptir.(seçici insektisitler de buna dâhil)
  4. Tarım ürünleri geniş alanlarda mono-kültür olarak hatta kimi zaman birçok sezon ardı ardına yetiştirilirler.
  5. Pazar tüm bunlara bağlı olarak istikrarlıdır (UK AB’ye üye bir ülkedir ve bazı ürünler garanti fiyatına sahiptirler).
  6. Çoğu arazi ürünü üzerinde zarar yapan önemli böcek çeşidi görece azdır.
  7. Böceklerin zarar zamanları belirlenmiş ve gerekli bilgiye kolayca ulaşılabilir durumdadır.

Bununla beraber, mücadeleye başlamak için gerekli eşikler belirlenmiştir. Küçük bir not: genelde BILs (biyolojik zarar düzeyi)’ler eşik olarak kullanılmaktadır. Ürüne ve mücadele masraflarına bağlı olarak değişebilen ETs (ekonomik zarar eşiği)’lere ise daha az örnekte rastlanmaktadır.

Birkaç çalışma ortaya koymuştur ki İngiltere’de çiftçilerin birçoğu bitkinin gelişme süresi boyunca zararlıyı gördükleri anda bir sigorta ilaçlaması olarak uygulama yapmaktadırlar.

Peki, buna sebep nedir?

  1. Çiftçiler IPM’de yüksek başarı sağlanmış olduğu söylenen yüksek değerli ürünlerden sadece tek biri ile çalışmamaktadır. Bir diğeri 4–5 farklı değerde ürün yetiştiriyor olabilirler, bunun yanı sıra işletmede diğer üretimlere(süt yumurta et vb.) yönelik çalışmalar yapıyor olabilir. Ayrıca çiftçilik dışı hobi amaçlı ilgilere sahip olabilir. Bu da onların çabalarının ve ilgilerinin birden çok aktivite üzerine dağılmasına ve böcek zararlarının takibi için gerekli zaman ve paranın diğer potansiyel aktivitelerle rekabetini gerektirmektedir.
  2. Uygulamada kullanılacak ilaçların fiyatları ürün fiyatına oranla daha düşüktür ve hatta sadece yüzde bir kaçı kadardır. Tüm bunların ek olarak pestisitler çok etkilidirler ve ihtiyaç olduğunda kullanmak için kolay depolanabilirler.
  3. Böcek zararları İngiltere’de çokta önemli değildirler. Çiftçiler aynı zararlıya karşı birkaç defa ilaç atmaktan ender olarak rahatsız olurlar.

Tüm bunlar sonuç olarak pestisit direncinin bu tarımsal ekosistemlerde düşmesine sebep olabilir. İronik bir başka nokta UK çiftçileri arasında IPM çok uygulanmamıştır çünkü onlar pestisit tekdüzesinden kaynaklı kâbuslarla karşılaşmamışlardır.

Daha ileri bir faktör UK’deki araştırıcılar ETs’lere oranla BILs’ler üzerinde yoğunlaşmışlardır ve eşikler ürün değerindeki ve girdi maliyetlerindeki değişikliklere rağmen aşağı yukarı sabit kalmaktadır. Her ne kadar UK’in AB’ye dâhil olması ile Avrupa’nın sağladığı görece sabit pazar durumunda dalgalanmalar yaşansa da. Aynı zamanda pestisit fiyatları da ürün fiyatlarına bağlı olmaksızın değişmektedir.

UK’deki tarım sektörü ve destek hizmetleri sofistike doğasına rağmen neden ETs’ler geliştirilmemekte ve neden daha yaygın kullanılmamakta?

  1. Pestisitlerin fiyatlarındaki düşüklük ETs’lerin gelişimini engellemiştir.
  2. Bu sektörde çalışan çoğu işçi -ki bunlar çiftçilerin kendisidir- çok elastiki eşikleri uygulayabilecek yetenekte ve tolere edebilecek yapıda değildirler.

Bu tartışmayı buradan taşıyıp kaynak fakiri gelişmekte olan ülkelerdeki çiftçiler üzerine aldığımızda; durumlarının gelişmiş ülkelerdeki çiftçilerden oldukça farklı olduğunu görmekteyiz:

  • Ürünlerin değerlerinin daha düşük olduğu ve bir ailenin bir sezonda bunlardan birçoğunu yetiştirdiğini görmekteyiz.
  • Gelişmiş ülkelerde çiftçiler ürünlerin hemen hemen hepsini satarken, gelişmekte olan ülkedeki çiftçiler ürün getirisinin yüksek olmamasına karşın ürününün bir kısmını sermaye amaçlı kullanmak için ayırmaktadırlar.
  • Pazarlar sezonluk ve değişken niteliktedir.
  • Çiftlik alanları genellikle küçüktür.
  • Çiftçilik harici gelir genellikle çok önemlidir.
  • Araştırma ve yayım hizmetleri yetersizdir. Bilgiler çok net olarak bir defada verilememektedir.
  • Tüm bunlara ek olarak yetiştiricilik sitemleri karmaşık bir yapıdadır ve genellikle aynı alanda birden
  • çok ürün yetiştirirler ki bunda amaç ürün kaybına karşı bir sigorta yerine geçmesidir.
  • Ayrıca pestisitler de pahalıdır ve hatta bazen korudukları ürünün değerinden bile daha yüksektir.
  • İlaçlamalar sırt pülverizatörü ile yapılmakta bununda alış ve işletme maliyeti çok yüksek olabilmektedir. Bu nedenle düşük ilaç kullanımı söz konusudur. Özel Projeler ve devlet uygulamaları hariç.
IPM’in Sosyal ve Ekonomik Boyutu

IPM’in çoğu tanımı içerisinde bitki koruma uygulamalarının sosyal ve ekonomik boyutlarından bahseder. Gerçektende kimileri, kontrol ve yönetim arasındaki ayrımın farkındalığı ile zararlılara bütünsel olarak yaklaşımın doğasının olduğu kadar sosyal içeriğini de düşünün derler. Yine de, sosyoekonomik konuların daha çok bilincinde olmanın IPM’e özel olmadığı veya IPM için gerekli mi olduğu konusu, yoksa standart tarım teknoloji modellerindeki yeniliklerden, yayımından kaynaklı tatminsizlikler nedenli mi olduğu tartışmaya açıktır. Çok ilginçtir ki IPM’in 1970’lerden itibaren yapılan tanımlamalarında sosyal faktörler önemli bir konu olarak görülmekteydi. Kârın hükümdar olduğu, yüksek girdili tarım yapan gelişmiş ülkelerden, IPM in gelişmekte olan ülkelere transferinin doğasındaki tehlike diğer her yeni şeyde (yeni ürün çeşitleri, gübreler, mekanizasyon, vb) olduğu kadardır. Doğasına göre ne çok özel nede hoşnut olunmayacak kadar çok büyük bir tehlikesi yoktur diğerlerinden farklı olarak.

Birçok yazara göre IPM en ekonomik olarak uygulanabilen bitki koruma modelidir. IPM’in ekonomikliği üzerine çiftlik tabanlı yapılan birçok araştırmada pestisit maliyetlerindeki düşüş ve böylece artan net gelir ortaya konmuştur. IPM’in maliyet-fayda dengesi üzerinde sıkça vurgulandığı gibi pestisit miktarındaki düşüş, maliyetin neden düştüğünün ana sebebidir. Ancak bunun ters etkisinin de olacağı gözden kaçırılmamalıdır. Çiftçilerin bitki korumadaki düşük maliyet sebebiyle daha fazla alanda üretim yapmaya yönelmesine ve böylece eğer talep herhangi bir elastikiyet göstermiyorsa genel pazar fiyatında bir düşüş yaşanmasına sebep olabilir.

Gelişmekte olan ülkeler üzerinde IPM’in maliyet-fayda dengesi üzerine yapılmış çok az analiz vardır. Ve bunların çoğu sosyal fayda veya çevresel fayda gibi ölçülmesi zor faydaları içermemektedir. Bu alandaki bilgi eksikliği ve az benimsenmişlik IPM programlarının bir parçası olarak verilmesi şaşkınlık vericidir; çünkü genelde ekonomik kazanç IPM uygulamalarında motive edici faktörlerin en başında yer alır. Diğer bir önemli nokta ise IPM uygulamalarında maliyetin kapsamına nelerin dâhil olduğudur. İlk başta en çok göze çarpan maliyet kullanılan pestisitin maliyetidir ve uygulama eşiklerinin kullanımı bu maliyeti garanti ilaçlamasına göre düşürebilir. Bunların yanı sıra işgücü de bir maliyettir. Ayrıca zararlıların takibinde geçen sürede IPM’in bir parçasıdır. Tabii örnekleme için harcanan sürede diğer aktivitelere daha az zaman ayrılması demektir. Bu aktiviteler bir gelir sağlamak amaçlı olmayabilir. Fakat Çiftçi dinlenmek veya çocuklarıyla vakit geçirmek isteyebilir, böylesi bir durum aktiviteler arasında tercih yapma gereksinimi doğuracaktır Program dâhilinde ziyarete gelmiş sistematik bir bitki koruma uzmanını hüsrana uğratabilir.

Yukarıda da anlatıldığı gibi IPM belirli tarımsal faaliyetler için belirli sosyal, politik, ekolojik, ekonomik durumlara sahiptir. Bir aktivite sosyoekonomik açıdan bakıldığında bazen etkin olurken diğer yönden bakıldığında ise büyük kayıplar meydana getiriyor olabilir. Bu karmaşık yapı IPM’in çiftçi öncelikli bakış açısı konuşulurken dikkate alınmalıdır.

IPM ve Çiftçi Önceliği

Dünyanın neresinde olursanız olun çiftçilerde kendi hayatları olan ve onu sürdürmek zorunda olan insanlardır. Onlarda birçok aktivitede yer alırlar ve almaları da gerekir.

Gerçek bir çifti öncelikli durum, kırsal ekonominin çok geniş bir şekilde, ya hiç ya da dışarıdan gelebileceklerinde sisteme katılabileceği çok az göz önüne alınarak düşünülmesi ile gerçekleşebilir. IPM’i bitki koruma için tek cevap olarak görmek ve çiftçileri bu yönetim rejimin detaylarıyla yönlendirmek, çiftçi öncelikli ideoloji açısından yanlıştır.

Aslında, gelişmekte olan ülkelere IPM’i pazarlamanın merkezinde bir paradoks yatmaktadır. IPM özellikle stratejik formatı en başta ve daima bitki korumanın yüksek teknikli bir şeklidir. Zararlının ekolojisine ve popülâsyonunu sınırlayan faktörlere bağlıdır ve bu bulunduğu yere bağlı olarak değişebilir. IPM’in doğası gereği bilim öncelikli bir yapısı vardır. Bilim birinci, çiftçi ikinci önceliklidir. Yukardan aşağıya doğru eleştirel olarak bakıldığı zaman IPM’in teknik ihtiyaçlarını karşılamanın çok zor olduğu görülmektedir. Pestisit kullanımından kaynaklanan çevresel zararlara yönelik olumlu-olumsuz değişim çiftçinin ilgisine ve isteğine bağlıdır. Çiftçi öncelikli demek ilk önce çiftçi ve onun ailesi üzerinde yoğunlaşılması sonradan geri kalan toplum üzerine düşünülmesi demektir. Toplumu tatmin edebilmek için çiftçiler pestisit kullanımlarını düşürmeleri konusunda teşvik edilmelidir.

Tüm bunlara ek olarak IPM’in başarılı olması için geniş alanlarda uygulanması gerekir. Bu da çiftçilerin karar verirken tek başına değil bir takım halinde çalışması demektir.

Kimin Gündemi

Gerçek IPM ağırlıklı olarak çiftçiye sağlanacak olan bilgiye bağlıdır. Bunu sağlamak ve bunu sosyoekonomik içeriği düşünerek yapmak pratikte çok zor bir iştir. Tehlike bunun şurasında, sahte bağlılık gösterenler buna ulaştığını söylemekte ama gerçekte kaynak ve para değeri konusundaki gerçeklerle bu çalışmaların sadece gerçek IPM’in gölgesinde kalacağını göstermektedir.

Bekli de IPM modelini, zararlılarla mücadelede ideal bir yol olarak görmeli; ancak çok fazla bilgi ve deneyim gerektiren bir model olarak hatırlamalıyız. Bu yolda neden daha az zor ve daha çok kabul edilebilir bir yöntemi kabul etmeye çalışmıyoruz. Daha çok araştırmaya, yayıma, hükümet yardımlarına ve çiftçi birliklerine dair tekrar tekrar yapılan çağrıların gerçek sorunları gizlemekten başka yaptığı hiçbir şey yoktur. Aynı şey IPM’i tekrar tanımlamaya çalışarak daha kabullenilebilinir hale getirmeye çalışmak içinde geçerlidir.

Bunlar gerçek teknik problemleri çözmemekte sadece kelimeler içine gizlemektedir.

Biz şuna inanıyoruz ki, bu evrim genel olarak vasat bir benimsenmeyi hatırlatacak ve IPM terimini diğer dinamiklerden daha çok arzulanır kılma amacını gütmektedir. Bu bakımdan çeşitlilik sağlıklı olmaktan uzak kalmış, altında yatan amacın güçsüzlüğünü ortaya koymaktadır. IPM adını IPM’in gerçek hedeflerine ulaşmaktan çok uzaktaki yansımaları için halen kullanmaktayız

Tahminimizce, IPM masalı, içinde ki en ilginç rol, ne tabanında yatan bilimin ne çiftçilerin ne de yayım acenteleri ve hükümetlerin rolüdür. En büyük rol bilim adamlarınındır. Bu bilim adamlarının bir buluşudur ve yine onun evrimini büyük baskılarla kontrol eden kendileridir. IPM’in çiftçi önceliği sadece kibar bir retoriktir. Bu işin ne kadar zorlayıcı olduğuyla ilgilenmez. Altındaki felsefede bilim adamları tarafından oluşturulmuştur.

Gerçek IPM ise bilim adamlarının empoze ettiği teknik mükemmellikle bitki korumanın ne olması adına hayal edildiğidir. Mükemmellik çok fazla araştırma ister bunu da yapacak olan bilim adamlarıdır. Peki ya onların gündemi çiftçilerin gündemiyle örtüşüyor mu?

Çiftçiler neden bilim adamlarının oluşturduğu bir gündemi takip etmek zorunda olsunlar ki?

Bizim görüşümüz, şu an ki IPM çiftçilerin alt rolleri oynadığı teknoloji öncelikli bir bitki koruma modelidir. Bizse bunun tam tersini önermekteyiz. IPM en iyi yaklaşım olsa da çiftçiyi tek başına bırakmaktadır. Bitki koruma daha geniş bir perspektiften görülmeye ihtiyaç duymaktadır. Sorunların çözümü için yerel insanlarla iletişim çok önemlidir. Çiftçiler merkezde olmalıdır, onların bitki korumaya dair istekleri toplum için iyi olabilir düşüncesi ile ele alınmalıdır. Sonuçta, gereken “tecnocentric” yani teknoloji merkezli değil, çiftçi-toplum öncelikli, yani sosyal merkezli “sosiocentric” bir model oluşturulmasında.

Buradaki kilit nokta şudur; teknik olarak en iyisinin ne olduğundan çok çiftçilerin içinde bulundukları durum göz önünde bulundurularak neyin yapılabilir olduğu üzerine yoğunlaşılması.

Tüm bunların ardından gelişmekte olan ülkelerde bizim gördüğümüz -hoşumuza gitse de gitmese de- toplumsal yansımaları içeren çiftçi merkezli bir entegre mücadele. Bizim aradığımız, teknik mükemmelliğe daha az eğilimli ve çiftçiye ve toplumun geri kalan kısmına yardıma daha çok yönelmiş farklı bir bakış.

IPM çiftçiler tarafından az kabul görmüşlüğü içeren tarihçesinin yanı sıra bilim adamları kanun yapıcılar baskı grupları tarafından benimsenmişliğin çok olduğu bir tarihçeye de sahiptir. Buna karşın baskın bir modeli teknik bir ideal tabanına oturtmanın ve pratikte uygulanacak olan şekli için ön şart koymanın da bir tehlikesi vardır. Ne yazık ki bu yöndeki uyarılar çok azdır ve IPM’in bugün ki durumu nedeniyle artık bir politika haline gelmiş ve baskın durumu halen sürmektedir. Bugüne kadar IPM’e o kadar fazla yatırım yapıldı ki artık kimse onu uzak bir ideal olarak görmek istememekte. Her zaman, IPM için hayal edilenler onu önerenler tarafından düşlenmeye devam edilecek, çiftçiler de onların gündemlerine uyabilmek için onların önerdiği yolu takip edecekler ve bir ideali geçeğe dönüştürmek yolunda hüsrana uğrayacaklar.

İdealin çekiciliği gerçektende çok heyecan verici.

----
Original Name:
IPM in developing countires : the danger of an ideal
Author:
S.MORSE & W. BUHLER School of Development Studies, University of East Anglia, Norwich, UK
Translation:
Orçun GÜRKAN