8 Haziran 2007 Cuma

Organik Tarım Nedir?


Organik tarım yöntemi ile bitkisel ve hayvansal ürün yetiştiriciliği kavramı, sadece organik standartlarda izin verilmeyen pestisit, kimysal gübre, genetiği değiştirilmiş organizma, antibiyotik ve büyüme hormonların kullanılmaması demekten çok daha detaylı bir konudur.

Birçok organik üretim yapan çiftçi, organik sistemin temelinde toprağın bulunduğunu düşünmektedir. Bu görüşlerini de "Sağlıklı toprak, sağlıklı bitkiler ve sağlıklı hayvanlar ve insanlar üretir" cümlesi ile belirtmektedirler. Toprağı, canlı formları ile çeşitli prosesler arası ilişkiye bağımlı, canlı bir organizma olarak tanımlarlar.

Organik üretim sırasında, üretim ekim nöbeti, örtücü bitkilerin kullanımını teşvik edilirken, konukçu / avcı ilişkisinden de faydalanılır. Organik kalıntılar ve çiftliklerde bitki besin maddelerinin tekrar toprağa dönüşü sağlanabilir. Örtücü bitkiler ve kompoze hayvansal gübreler toprak organik maddesinin ve toprak verimliliğinin iyileştirilmesi amacıyla kullanılabilir. Öte yandan ekim nöbeti, geliştirilmiş genetik özellikli ve dayanıklı türlerin kullanılması gibi, böcek ve hastalık zararına karşı koruyucu kontrol metotları kullanılmaktadır. Entegre zararlı ve yabancı ot yönetimi (IPM) ve toprak koruma sistemleri organik tarım açısından çok değerli, önemli araçlardır. Diğer taraftan zararlı mücadelesi amacıyla kullanılabilen organik olarak onaylı ve organik standartlar içerisindeki izin verilen maddeler listesinde "doğal" veya sentetik olmayan pestisitler adıyla belirtilen kimi pestisitlerde organik üretim sırasında kullanılabilmektedir. Bu ürünlerin ulusal veya uluslararası düzenlemelerce özelleşmiş ürün-zararlı kombinasyonu şeklinde kabul edilmiş olmalıdırlar ve sertifikasyon kuruluşları tarafından organik üretimde kullanılabileceği şeklinde onaylanmış olmalıdır. Organik hayvnacılıkta kullanılan tüm besin maddeleri tahıllar, çayır ve protein destekleri mutlaka organik olarak üretilmelidir.

Organik gıda üretimi sırasında çözünürlülüğü yüksek veya sentetik bileşiklerden oluşan mineral gübrelerin, sentetik bilişikli pestisitlerin, büyüme düzenleyicilerin, antibiyotiklerin, hormonların, renklendiriciler ve diğer yapay katkı maddelerinin, ionize edici radyasyonun, rekombinant genetik mühendisliği ürünü bitki ve hayvanların (Genetiği Değiştirilmiş Organizma - GDO)'ların kullanımları yasaklanmıştır. Ayrıca yasaklı bu maddelerin organik ürün yetiştiriciliği yapılan çiftliklerde, organik ürün olarak sertifikalandırılacak olan sezon öncesindeki 3 yıl boyunca kullanılmamış olması gerekmektedir. Bu sürece geçiş süreci denilmektedir. Ancak bu dönemi geçirmiş çiftliklerden elde edilen ürünler organik ürün olarak sertifikalandırıla bilmektedir. Canlı hayvanların organik olarak yetiştirilmiş olamsı ve 100% organik besinlerle beslenmiş olmaları gerekmektedir.

Bazı tarım ürünlerinin organik olarak yetiştirilmesi diğerlerine oranla daha zorlu olabilmektedir. Ancak hemen hemen tüm tarım ürünleri oragnik olarak üretilebilmektedir.



ORGANİK TARIMIN İLKELERİ
Organik tarımın içinden yeşerdiği ve geliştiği kökler (ilkeleri) vardır. Bunlar, organik tarımın dünyaya yapabileceği katkıları, her türlü tarım faaliyetini küresel ölçekte ileriye taşıyacak bir anlayışı ifade ederler. Tarım insanoğlunun en temel, hayati faaliyetlerindendir çünkü hepimizin her gün beslenmesi gerekir. Tarım tarihi, kültürel ve toplumsal değerleri bünyesinde barındırır. Söz konusu ilkeler, insanların besinlerini ve ihtiyaç duyduğu eşyaları üretmek, hazır hale getirmek ve dağıtmak üzere toprağa, suya, bitkilere ve hayvanlara nasıl yaklaştığını, bunları hangi yollarla kullandığını kapsayarak, tarımda engeniş şekilde uygulanır. Bu ilkeler insanoğlunun canlıların yaşadığı çevrelerle nasıl etkileşime girdiğiyle, karşılıklıilişkiler kurduğuyla ve gelecek kuşakların yazgısını nasıl şekillendirdiğiyle yakından ilgilidir. Organik tarımın ilkeleri organik harekete, barındırdığı tüm çeşitliliği gözeterek katkıda bulunmayı, bunu ileriye taşımayı hedefler. Dahası, küresel ölçekte uygulanabilmelerine olanak sağlayacak bir anlayışla sunulmaktadırlar.

Organik Tarımın Kökleri (İlkeleri) şunlardır:
  • Sağlık İlkesi
  • Ekoloji İlkesi
  • Hakkaniyet İlkesi
  • Özen Gösterme İlkesi

Sağlık İlkesi
Organik tarım, yekpare bir birlik içinde olan toprağın, bitkilerin,hayvanların, insanoğlunun veyerkürenin sağlığını korumalı,ileriye taşımalıdır. Bu ilke bireyler ile toplulukların sağlığının ekosistemlerin sağlığından ayrı tutulamayacağına işaret eder; sağlıklı topraklar, hayvanlar ile insanların sağlığını destekleyen sağlıklı ürünler verir. Sağlık canlı sistemlerinin bütünselliği, birliğidir. Bu sadece hastalıklardan arınmak demek değil öncelikle fiziksel,zihinsel, toplumsal ve ekolojik esenliğin korunmasını kapsar. Bağışıklık, esneklik [yeni durumlara uyum] ve kendini yenileme sağlığın temel özellikleridir. Tarımsal üretim, işleme, dağıtım veya tüketim sırasında organik tarımın rolü, topraktaki en küçük canlıdan insanoğluna kadar tüm ekosistemlerin ve organizmaların sağlığını korumak veileriye taşımaktır. Organik tarım sağlığı kollayacak ve esenliğe katkıda bulunacak yüksek kalitede, besleyici gıda üretimini amaçlar. Bu çerçevede, sağlığı olumsuz etkileyen suni gübre, kimyasal ilaçlar ve yemler gibi girdilerin kullanımına karşı çıkar.

Ekoloji İlkesi
Organik tarım canlı ekolojik sistemleri ve döngüleri temel almalı, onlarla birlikte çalışmalı, onlarıkendine model almalı ve onların devamlılığına katkıda bulunmalıdır. Bu ilkeye göre ekolojik tarımın kökleri canlıların ekolojik sistemlerinden güç alır. Üretimin ekolojik süreçlere ve geri dönüşüme dayanması gerektiğini ortaya koyar. Besleme ve esenlik özel üretim ortamlarının ekolojisi ile sağlanır. Örneğin, bitkisel ürün söz konusu olduğunda bu, zengin topraktır; hayvanlar söz konusu olduğunda bu çiftliğin ekosistemidir; balıklar ve deniz canlıları için, su ortamlarıdır. Organik tarım, kırsal ve yaban hasat sistemleri doğadaki döngülere ve ekolojik dengelere uyum sağlamalıdır. Bu döngüler evrenseldir, fakat her bölgede kendine özgü şekilde işlerler. Organik uygulamalar yerel koşullara, ekolojiye, kültüre ve dokuya uyarlanmalıdır. Çevrenin niteliğini koruyarak geliştirmek ve kaynakları muhafaza etmek üzere, malzemelerin ve enerji kaynaklarının tekrar kullanımı, geri dönüşümü ve etkin kullanımı yoluyla, girdi tüketimi olabildiğince düşük seviyede tutulmalıdır.Ekolojik tarım çiftlik sistemlerinin tasarlanması, habitatların kurulması ve de genetik ve tarımsal çeşitliliğin muhafazası yoluyla ekolojik dengeye ulaşmalıdır. Organik ürünleri üretenler, işleyenler, alıp satanlar ya da tüketenler, kırsal alanlar, iklim, habitat, biyolojik çeşitlilik, hava ve su da dahil olmak üzere ortak çevreyi korumak ve yararlandırmak durumundadır.



Hakkaniyet İlkesi
Organik tarım, ortak çevreyi ve yaşamsal olanaklar açısından hakkaniyeti gözeten ilişkiler üzerine kurulmalıdır. Hakkaniyet, gerek insanlar arasında gerekse onların diğer canlılarla ilişkilerinde, ortaklaşa kullandığımız dünyanın eşitlik, saygı ve adil idaresiyle sağlanır. Bu ilke, organik tarımla uğraşanların insan ilişkilerini her seviyede; çiftçiler, işçiler, uygulayıcılar, dağıtımcılar, tacirler ve tüketiciler de dahil bütün taraflarda hakkaniyeti sağlayacak bir tarzda hayata geçirmek durumunda olduklarının altını çizer. Organik tarım herkese iyi bir hayat kalitesi sunabilmeli, gıda güvencesine ve yoksulluğun azaltılmasına katkıda bulunmalıdır. Bu ilke ile kaliteli gıdalar ve diğer ürünlerin yeterli miktarlarda üretilebilmesi hedeflenmektedir.Bu ilke, hayvanlara onların fizyolojileriyle, doğal davranışlarıyla ve esenlikleriyle ahenk içindeki koşulların ve olanakların sunulması gerektiğini ısrarla vurgular. Üretim ve tüketim için kullanılan doğal kaynaklar, toplumsalve ekolojik adaleti sağlayacak şekilde ve gelecek kuşaklar gözetilerek işletilmelidir. Hakkaniyet, şeffaflık içinde adil üretim, dağıtım ve ticari sistemleri ile gerçek çevresel ve toplumsal maliyetlerin hesaba katılmasını gerektirir.

Özen Gösterme İlkesi
Organik tarım, gerek mevcut gerekse gelecek kuşakların ve çevrelerinin sağlığı ile esenliğini korumak üzere, sorumlu, önlemini baştan alan bir yaklaşımla yönetilmelidir. Organik tarım iç ve dış talep ve koşullara cevap veren canlı, dinamik bir sistemdir. Organik tarım uygulayıcıları verimliliği ve üretkenliği artırabilir, fakat bunu gerçekleştirirken sağlık ve esenlik riske atılmamalıdır. Dolayısıyla yeni teknolojiler çok dikkatli bir şekilde irdelenerek ve mevcut yöntemler de elden geçirilerek değerlendirilmelidir. Ekosistemlere ve tarıma ilişkin anlayışların yetersizliği düşünülerek, adımlar büyük bir özen ile atılmalıdır. Bu ilke, ekolojik tarımda uygulamaya, geliştirmeye ve teknolojiye ilişkin seçimlerde baştan önlem almanın ve sorumluluğun temel prensipler olarak görülmesi gerektiğini vurgular. Organik tarımın sağlıklı, güvenli ve ekolojiye uygun şekilde gerçekleşmesini sağlamak için bilim gereklidir. Yine de, tek başına bilimsel veri yeterli değildir. Pratik deneyimler, zamanla oluşmuş bilgelik ve geleneksel, yerel bilgiler; denenmiş, geçerliliklerini yitirmeyen sağlam çözümler sunar. Organik tarım, uygun teknolojilerin uyarlanması ve genetik mühendisliği gibi sonuçları öngörülemez teknolojilerin reddedilmesi yoluyla önemli tehlikelerin önüne geçmelidir. Alınacak kararlar, şeffaf ve katılımcı süreçlerin kullanılmasıyla, tüm tarafların değerlerini ve gereksinimlerini hesaba katabilmelidir.

Derleyen: Orçun GÜRKAN

Kaynaklar:

2 yorum:

Unknown dedi ki...

organik tarım eskidendi, artık inorganik tarım ve moleküler tarım varım denen kavramlar var....

Unknown dedi ki...

makaleyi çok beyendim, ama IPM tam açılımının yazılmaması gibi bir eksiklik var.